Bugün kopartılan fırtına, aslında bir kaşık suda insan boğmaya benzedi.
Hiçbirimizin yeterince tanımadığı bu kişi için bugün adıyla, doğduğu ülkeyle, eğitimiyle yada yaktığı iddia edilen kitapla çok acele karıştırılan kirli bilgilerin koparttığı fırtınayla Cumhurbaşkanı adayını bir çırpıda yok etmeye çalıştık. Göz ucuyla sadece bakarak anlamak istediğimiz paragrafları gördük bugün. Anlamak istediğimiz köşeleri kapıp uclarını kıvırdık, hemen fosforlu kalemlerle cizdik.
Bu manipülasyonlara ortak olmayacak kadar reşit olmalıyız…
Aslında hiçbirimiz ne istediğimizden de emin değiliz.
Hepimizin gönlünde farklı aslanlar yada farklı öfkeler ve nefretler var olabilir. Fakat öyle bir yerdeyiz ki, kisisel fantazilerimizden öte, zaman ulusal birliği korumayı milli iradeyi kurtarma zamanıdır. Bu derenin önüne ‘HES’ değil ama bir set kurmak zamanıdır. Bunu bir mucize için değil, eskilerin tabiri ile 10 mumluk ampulden 100 mumluk ampule geçemediğimize hayıflanmadan, mümkünse mum ışığına şükrederek karanlıkta kalmadan...
Muhalefet bu kararı ile onüç yıldır ilk defa doğru ve zekice bir hamle yapmıştır. Kılıçdaroğlu, Başbakanı kendi silahıyla yok edebilme çabası içindedir. Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'ın arka bahçesine girmesi önemli bir başlangıçtır. Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olma isteği Türkiye'nin geleceğine ve Cumhuriyet'in ilkelerine temdit koyması tehlikeli bir ihtirastır.
Görmezden gelmeyelim!
Adayın Partili olmaması Türkiye'nin menfaatinedir. Aksi takdirde parmak göstermeler, göz patlatmalar, argolar, ötelemeler, küçülten hitaplar, istismarlar hiç bitmeyecektir. Işid-Mışid derken birgün bir bakmışsınız esir olmuşuz, kurtaran kimse olmayacaktır, aynı bugün gibi.
Bakın bugün korku salınmıştı konuşan sözcülerin nidalarına, bütün planları ters olmuştu sanki, öyleki CHP’nin içine nifak sokmak gibi konuyu basitleştirme çabalarına, duyarsız gibi gözükmelerine rağmen. Korkunun dağları aştığını görebilmek zor değildi o gözlerde.
Unutmayın 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumda %57.88 ile size evet dedirterek başlatılan girdabın acılarını yaşamaya devam ediyoruz. Amerika’dan uçak dolusu insan oy kullanmaya götürüldü o tarihlerde. Böyle bir hataya bir daha ortak olmayın.
2012 yılında İslam Konferansı Örgütü’nün New York merkezinde verilen resepsiyonda tanıdığım Ekmeleddin İhsanoğlu çok kibar ve sevilen bir kişilikti. Resepsiyona Avrupa’dan hatırı geçen ve adı önemli bir çok ülkenin cumhurbaşkanı yada başbakanı katılmıştı o küçücük evin alt katındaki dar salonuna ve arka bahçesine. Sorduğumuz sorulara akılcı cevaplar veriyor, farklı bir bürokrat profili çiziyordu hafızamda. Halbuki o siyasetten ve politik söylemlerden uzak bir eğitmen gibi yaklaşıyordu çevresine. Sahte görünmüyor aksine gerçekleri yansıtan bir tavır içindeydi, çok samimi ve sıcaktı konuklarına eşi Füsun hanım ve evlatlığı olduğunu öğrendiğim genç bir delikanlıyla birlikte…
Süleyman Demrel'in ölmeden önce Türk siyasetine tavsiye ettiği temiz bir isim olacaktır Ekmeleddin İhsanoğlu...
Çankaya Köşkü için biçilmiş çok düzgün bir kaftan bence…
Engin Tufan Sevimli | This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. | 2014