Pazar günü Arjantinliydim, maç başladıktan sonra Almanya’nın enerjisini tasarruflu kullandığını görünce tamam, makina ve sistematik Almanya böyle giderse 20. Dünya Kupasını alır dedim.
Nitekim de öyle oldu.
Disiplinini Doğu’dan, teknolojisini Batıdan alan bir Almanya vardı Maracana çimlerinde. Sanki bilgisayar destekli bir oyun oynuyordu. Alman futbolcular ‘krank mili’ gibi çalışıyor performans ve yakıttan tasarruf sağlıyordu. Maç sonrası ‘Altın Eldiven’ ödülünü alacak Manuel Neuer akılcı ve iyi zamanlamalı müdaheleleri ile oyuna yön veriyor, Alman soğukkanlılığı kupanın geleceğini belli ediyordu. Maç sonuna kadar herkes görevinin sorumluluğunda ve ciddiyetindeydi. Almanya oyunu yüzyirmi dakikaya ayarlamış, nihayet 113. dakikada gol atmayıda başarmıştı. Ve sonunda Güney Amerika Avrupa'ya boyun eğmek zorunda kaldı. Diğer bir deyişle teknoloji ve makinalar yürekli olmayıda alt etmişti, altın top ödülünü alacak Lionel Messi'ye rağmen.
Arjantin sevgi ve yüreğini ortaya koymasına, seyirci desteğiyle coşmasına, tüm gücünü maçın başından gol dakikasına kadar kontrolsüz harcamasına rağmen, Arjantin sanki teknoloji fukarası gibi kaldı Almanya karşısında.
Kim hak etti derseniz Arjantin penaltılarda da kaybedecek gibi gözüksede, Arjantin hocası Alejandro Sabella penaltılara kalmayın bitirin bu işi demiş gibiydi. Daha fazla gol pozisyonuna girdiler, daha istekli, daha hareketli oynadılar. Duygusal olarak maçı hak edende onlar olmalıydı. Ama futbolun yüreği, adaleti ve tanrının eli gibi mucizeler kalmadı artık futbolda, günümüzdeki herşey gibi, kim uzun dönemli planlar ve sistem geliştiriyorsa o kazanıyor teknoloji uyumlu dünya anlayışında.
Dört yılda bir, bütün Dünyayı heyecanlandıran bu büyük organizasyonun 84 yıllık çarpıcı tarihinde iki takıma ait ilginç ayrıntılardan bazıları şöyle…
İlk kez 1930 yılında Uruguay’da yapılan Dünya Kupası’na 13 ülke katılmış, kupayı o yıl Uruguay kazanmıştır. Dünya Kupası 1942 ve 1946 yıllarında Savaş nedeniyle yapılamamış, Brezilya’da bu yıl 20.si gerçekleşmiştir. İlk kupada Uruguay ile final oynayan Arjantin, ikinci final maçını 48 yıl sonra oynamıştır. Dünya kupası tarihinde en çok final oynayan takımlar arasında yer alan Almanya yedi final ile 2014’ün evsahibi Brezilya ile eşit durumda bulunuyor. Kupaya Arjantin 13, Almanya 15 kez katılmış, Almanya 4, Arjantin 2 kez kupayı dört yıllığına ülkelerinde sergilemişlerdir. Televizyondan yayınlanan ilk Dünya Kupası Almanya’nın ilk şampiyonluğa ulaştığı 1954 finali olmuştur. 1982-1998 yılları arasında en fazla Dünya Kupası maçı oynayan futbolcu yine Alman Lothar Matthaeus olmuştur.
Kıtalara göre başarı tablosuna baktığımızda Güney Amerika’nın üç ülkeyle toplam dokuz, Avrupa’nın ise dört ülkeyle on şampiyonluğu bulunuyor. Güney Amerika, Dünya Kupası’nı kazanan Brezilya, Arjantin ve Uruguay dışında finalisti henüz bulunmuyor.
Almanya’nın başında Joachim Löw Türkiye’den kovulmuş bir spor adamı. Sanki Türkiye bak biz neler yapıyoruz der gibi gelsede tabiki onun umuranda değildi. Türkiye’deki feodal kulüp yönetimleri ve futbol ağalığı bitmedikçe, hep aynı yüzler keser kullanmaya devam ettikçe, değerli insanları kolay harcar, futbolcu alır-satamaz, rüşvet ve şike konularıyla mahkemelik olur, tribünleri miting meydanına çevirir, fanatizm uğruna adam yaralar yada öldürmeye devam eder, geleceğe kalan koca bir sıfır bırakır, stadyumlar yapar savaş meydanına çevirmeye devam eder, dünya kupalarına hakemlerimizi gönderir, seyreder geçmişimizle övünür dururuz. Amerika karşısında New Jersey’de izlediğim Türk Milli takımının hala bu otantik yapının devam ettiğini gördüm. İtalya, İngiltere gibi hatırı sayılır ülkelerin erken havlu bıraktıkları Brezilya’da Türk Milli takımının olmamasına da çok üzülemedim açıkçası.
Çünkü daha çok üzülebilirdik.
Bir ay boyunca 64 maç yapıldı hepsi birbirinden kaliteli, zevkli ve heyecanlıydı, bu sürede futbola doydum dersem abartmamış olurum, Fas’ın oynadığı futboldan tutun, Guney Kore’nin canlılığı, bütün takimlarin fair-play anlayışı, futbolcuların naifliği, organizasyonun güzelliği, görselliğin kalitesi herşeyin seyir zevki için dizayn edildiğini gösteriyordu. Topun çizgiyi geçip geçmediği, hakemlerin kullandığı sprey boyalar, hakemler arası tekno iletişim bence değişimin en önemlileriydi. FIFA Başkanı Sepp Blatter bu dünya kupasının çok farklı olduğunu, üstüne fazla bir şey koymanın zor olacağını söylesede yapılacak daha çok iş olduğunu düşünüyorum. FIFA'nın, organizasyona 10 üzerinden, 9,25 puan vermeside hala eksiklerin varlığını hissettiriyordu.
Eğer Türkiye ligleri bu kalitenin altında kalırsa yine 4 yıl sonraki Rusya’da yapılacak Dünya Kupasını beklemek zorunda kalacağım.
Dünya futbolu gelişirken bizim hallerimizin gerilemesi ağırıma gitmiyorda değil hani.
Engin Tufan Sevimli | This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. | 2014