BERLİN — Yapılan analizlerde, Türkiye’nin son yıllarda etkileyici büyüme rakamlarıyla ekonomide ilerlediği, ancak bunun vatandaşlara iş güvenliğinin de dahil olduğu gerçek bir refah şeklinde yansımadığı savunuluyor.
Birçok yorumcu ise yaşanan facianın Başbakan Erdoğan’ın siyasetinin inandırıcılığını sarsabileceğini ve olayın hemen ardından düzenlenen gösteri ve protesto yürüyüşlerinin kamuoyundaki tepkileri yansıttığını vurguluyor.
Bilindiği gibi yetkililer madendeki trafo patlaması ve ardından çıkan yangını kazaya neden gösterirken, Alman madencilik uzmanları ise Türkiye’deki madenlerdeki güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu şeklinde eleştiriler yapıyor.
Nitekim Alman Maden Kimya ve Enerji İş Sendikası Başkanı Michael Vassiliadis, iş güvenliği, taşeronlaşma ve işletme denetimleri açısından Türkiye’nin AB standartlarından çok uzak olduğunu, birçok şirketin mevzuata uymadığının bilindiğini açıkladı.
Almanya’nın dünyanın en büyük kömür üreticisi olduğunu hatırlatan Vassiliadis, alınan önlemler sonrasında 2013 Ekim ayına kadar son 40 yıl boyunca Alman madenlerinde hiç bir ölüm yaşanmadığını belirtti.
Uzun yıllar boyunca Ruhr Havzası’ndaki Gelsenkirchen kentinde maden işçisi olarak çalışan ve daha sonra Alman Maden İşçileri Sendikası’nda görev üstlenen Mikail Zopi de, iki ülke arasında maden teknolojisi ve çalışma koşulları açısından büyük farklar bulunduğunu ve bu açığın var olan imkanlara rağmen bilinçli bir şekilde kapatılmadığını öne sürüyor.
Maden işçisi ve sendikacı Mikail Zopi, Almanya’da 40 yıla yakın bulunduğu sektördeki deneyimlerinden yola çıkarak, benzer düzeyde iş güvenliğinin sağlanması için Türkiye’de ciddi standartlara ve buna paralel yeni bir düşünce tarzına ihtiyaç olduğunu söylüyor.
