Türkiye’nin Basketbol denince akla ilk gelen isimlerinden NBA All Star oyuncusu Mehmet Okur Radyo Türküm’e, NBA Basketbolunun son zamanlarını ve başarının sırrını anlattı.
Basketbol ile tanışmanız nasıl gerçekleşti ve sonrasında NBA’e uzanan serüven nasıl başladı?
Aslında kendimi basketbol için doğmuş gibi hissediyorum. Doğduğumda diğer bebeklere göre daha uzun doğmuşum. Çocukken çok enerji doluydum. Hep sokakta oyun oynardım ve eve geldiğim zaman hava kararmış olurdu. Basketbola başlamadan önce profesyonel bir futbol kariyerim oldu. Ama boyumun çok uzun olması beni bu sporda yavaşlatıyordu. Ben de bir aile dostumuzun tavsiyesi ile basketbola başladım. Bursa Tofaş’ta 2 sene basketbol oynadım bu iki sene içerisinde 5 kupa kazandık. Daha sonra Tofaş'ın kapanması ile Efes Pilsen'e transfer oldum. Maçlarımıza sürekli Avrupa'dan ve NBA’den gözlemciler geliyordu. NBA benim hayalimdi ve bunun için çok çalışıyordum. Kendimi oraya kilitlemiştim. Yoğun çabalarım sonucu NBA’e transfer oldum. Bunun için gerçekten çok büyük bir efor sarfettim. Sonuç itibariyle bugün bu noktaya gelmemin sebebi azmin ve yeteneğim oldu.
Sizce Lock-out NBA oyuncularının performanslarını ne yönde etkiledi?
Lock-out NBA oyuncularını gerçekten çok olumsuz yönde etkiledi. Maç saatleri çok sıkıştı ve çok yüksek bir tempo içerisine girdik. Bir çok sporcudan yüksek verim alınamıyor. Tam randımanla oynayan hemen hemen hiç bir takım yok. Her takımın mutlaka bir kaç oyuncusu sakatlıklarla boğuşuyor. Daha öceki gibi sporcuların maçlara tam hazırlanma gibi bir lüksü kalmadı. Herkes bir maçtan diğerine koşuşturuyor. Bu şartlar takımların galibiyet yüzdelerini ve şut yüzdelerini ciddi oranlarda düşürdü. Daha öncede belittiğim gibi çok yoğun ve yorucu bir tempo ile mücadele devam ediyor.
Geçirdiğiniz bir sakatlık sonrasında bir süre salonlardan uzak kaldınız. Peki şu anda tedavileriniz ne aşamada?
Evet tendonumdan yaşadığım bir sakatlık nedeniyle bir süre sahalardan uzak kaldım. Bir hafta kadar önce tedavi amaçlı bir iğne yapıldı. Planlamalara göre iki gün içerisinde koşmaya ve bir kaç gün sonra da yavaş tempoda antremanlara katılmaya başlamam öngörüldü. Ancak iğne beklenen etkiyi göstermedi ve şu anda yine sıkıntılarım devam ediyor. Bir hafta içerisinde bir iğne daha yapılacak ve tedavi çalışmaları devam edecek. Ben de bir an önce iyileşip tekrar forma giyebilmek için sağlığıma çok dikkat ediyorum ve doktorlarımın tavsiyelerine harfiyen uyuyorum.
Yeni takımınız ile çalışmalarınız nasıl geçiyor? Adapte olabildiniz mi? Takımda ki en yakın arkadaşınız kim?
Takıma ilk geldiğim zamanlarda biraz sıkıntı yaşadım. Çünkü Utah sisteminde 7 sene basketbol oynadım ve oyun tempom oraya yönelikti ama kısa sürede yeni takımıma da ayak uydurdum diyebilirim. Benim için şehri bilmek de çok önemli çünkü hayatım için gerekli herşeyi bulabilmek açısından şehre ayak uydurmak önemli bir adım. Takım arkadaşlarımla da birbirimizi oldukça iyi tanımaya başladık. Takım dayanışması ve takımın birbirini tanıması başarı için çok önemli bir etken bence. Bu yüzden takım oyuncuları ile de sürekli diyolog içerisindeyim.
NBA maçları çok yoğun bir tempoda geçiyor. Maçlardan sonra nasıl bir dinlenme metodu uyguluyorsunuz?
Aslında lock-out dan sonra hiç bir sporcunun geniş bir dinlenme fırsatı bulabildiğini düşünmüyorum. Genelde 2 günde bir maç oynuyoruz ve sürekli uçuyoruz. Bu aralar hayatım çok yoğun bir tempoda geçiyor. Maçlardan arda kalan zamanlarda ise antremanlar zamanımın büyük bir kısmını alıyor. Arta kalan zamanı da tedavi ile geçiriyorum. Ama genel olarak basketbol dışında kalan zamanımı ailem ile geçiriyorum.
Aileniz bu durumdan şikayetçi oluyor mu?
Bu sene basketbol hayatımda ki yoğunluk nedeniyle, ailemle daha sınırlı vakit geçirebiliyorum. Ama yine de elimden geldiğince onlarla birlikte olmaya çalışıyorum. Sonuçta 2 çocuk babasıyım. Eşim de bu konuda bana anlayış gösteriyor. Çocuklarımın benim gibi yetişmesini çok istiyorum. Özellikle oğlumun benim taşıdığım bayrağı devralmasını istiyorum. Ama tabi ki çocuklarımı bu konuda serbest bırakıyorum. Hangi spora ve mesleğe eğilimleri varsa o alanda başarılı olmalarını isterim.
Yalova’da bir okula heykeliniz dikildi bu konuda duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Ben ilk duyduğumda çok duygulandım. Türk çocuklarına örnek biri olarak gösterilmek çok gurur verici. Ne yazık ki yoğun programımdan dolayı açılış törenine katılamadım. Okul müdürüne ve öğretmenlere çok minnettarım. Türkiye’ye ilk gittiğimde ziyaret edeceğim yerlerden birisi de orası olacak. Belki yeniden bir açılış yapabiliriz. Telafi etmeyi istediğim şeylerin başında da bu olay geliyor.
Genç nesiller için başarınızın sırrını paylaşabilir misiniz ve onların ne gibi bir metod izlemesini tavsiye edersiniz?
Bence spor sağlıklı düşünen ve doğru karar veren bir gençlik için en önemli etken. Gerek sporda olsun gerekse başka bir alanda olsun gençlerin başarılı olabilmesi için öncelikle yapmaları gereken şey kendilerine inanmaları. Her zaman başarabileceğinize inanmak ve çok çalışmak zorundasınız. Gençlerimizin başarılı olabilmesi için günlük hayatlarından ödün vermeleri gerekiyor. Yeri geldiğinde arkadaşlarından uzak kalacaklar yeri geldiğinde tempodan sıkılacaklar. Ama asla pes etmemeleri gerekiyor. Benim kendi başarımdaki sır; antremanlara en önce ben gider en son da ben çıkardım. Çok çalışıyor, çok çabalıyordum. Tabi ki kendime hedef belirlemiştim. Sürekli başarabileceğim şekilde kendimi motive ediyordum. Ben azmim ve hırsım sayesinde ve tabiki de yeteneklerim doğrultusunda buralara geldiğime inanıyorum.
Bize biraz NBA’de ki son durumdan bahsedebilir misiniz?
NBA’in bu yılı gerçekten çok enteresan geçiyor. Doğu bloğu maçları çok müthiş mücadelelere sahne oluyor. Yani tam alarak kimin nerede bitireceğine dair bir şey söylemek çok doğru olmuyor. Çünkü çok favori olan takımlar sporcularının sakatlığından dolayı başarı elde edemiyorlar. Ya da daha düşük performans sergileyen takımlar sürpriz çıkışlar yapabiliyor. Bütün bunların eşiğinde NBA müthiş bir hızla devam ediyor. Bence finale en yakın takımlar Chicago Bulls ya da Orlando Magic olabilir. Hem biliyorsunuz Hidayet ve Ömer de bu takımlarda ülkemizi temsil ediyor.
Sizce NBA’in en iyisi kim? Lebron James mi, Kobe Bryant mı?
NBA’de birbirinden iyi bir çok basketbolcu var aslında. Ama tabi ki bunlar arasında en büyük ekol Lebron James ve Kobe Bryant. İkisi arasında bir seçim yaparsam ''Yüzde 49 Kobe Bryant yüzde 51 Lebron James'' gelir.
Şampiyonluk yüzüğünü takan ikinci Türk kim olur sizce?
Bence, NBA’de şampionluk yüzüğü takmaya en yakın aday, Chicago Bulls'ta oynayan Ömer Aşık. Takımın performanslarını değerlendirdiğimizde gayet başarılı olduğunu görüyoruz. İkinci ihtimal olarak da Orlando Magic'te oynayan Hidayet Türkoğlu diyebilirim. Onlar da başarı çitası yüksek bir takım.
TURKISH LIFE NEWS OZEL HABER