Ortadoğu'da yaşanan zulme dikkat çekerek, insanlık suçu işlendiğini söyledi. BM'nin tavrını ortaya net koyamadığını ifade eden Erdoğan, "Demokrasi diyorsak sandığa sahip çıkalım. Yok demokrasi değil de darbeyi savunacaksak, bu BM niye var diye merak ediyorum" diye konuştu.
DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR
“Irak’ta yaşanan kriz ülkem Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerini etkilemektedir. Barış, huzur ve kardeşlik için Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecektir. Suriye meselesi de sınırları aşmaya başlamıştır. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması da insani bir sorumluluktur. Artık icraata ihtiyacımız var. Laf zamanı olmaktan bu iş geçmiştir. Bir günde yüzlerce, binlerce insanın öldürüldüğü bir dünyada bizim konuyu konuşuyor olmamız da soru işaretlerini arka arkaya getirmektedir. Daha fazla insan ölmeden Birleşmiş Milletler ağırlığını sorunlara koymalıdır. Dünya, 5’ten büyüktür. Güvenlik Konseyi’nin Birleşmiş Milletler’i etkisiz hale getirmesi küresel vicdanın kabul edebileceği bir şey değildir. Tüm alınan kararlar bir ülkenin iki dudağı arasındadır.”
DARBEYİ YAPAN MEŞRULAŞTIRILIYOR
“İki bin kişi ölüyor, kimyasal silahlarla. Konvansiyonel silahlarla 200 bin kişi ölüyor. İki bin kişinin ölmesini suç telakki eden bir zihniyet, 200 bin kişinin ölmesini suç telakki etmiyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Canlıların ölümüne neden olan her türlü silahın kullanılması suçtur. Mısır’da halkın oylarıyla seçilmiş iktidar darbeyle indirilirken Birleşmiş Milletler’de ülkeler bulunu izliyor ve darbeyi yapan meşrulaştırılıyor. Birleşmiş Milletler doğruyu savunma konusunda çok daha cesur olmalıdır. Din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamıyor, böyle bir kavramın dinlere saygısızlık olduğuna inanıyorum. İslam ile terörün yan yana kullanılması inciticidir. Türkiye olarak bölgemizde barış ve refahın tesis edilmesi için yoğun bir gayret içindeyiz. Hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyor, toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz.”
ULUSLARARASI TERÖRÜN EN TEMEL BESLENME KAYNAĞI GÜVENSİZLİK DUYGUSUDUR
Konuşmasında Gazze'de hayatını kaybeden ve yaralanan çocukları hatırlatan Erdoğan, BM'ye Gazze'deki krize karşı tavrından dolayı güvensizlik oluştuğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Sadece geçtiğimiz yıl dünya genelinde 5 yaşın altında 6 milyon 300 bin çocuk hayatını kaybetti. Suriye'deki savaşta 17 bin çocuk hayatını kaybetti. 375 bin çocuk yaralandı. 19 bin çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içinde Filistin'in Gazze şehrinde en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi. 3 bin çocuk yaralandı. Kameraların karşısında dünyanın gözü önünde sahilde oynayan parklarda koşuşturan okullara camilere sığınan, en güvenli yer bildikleri annelerinin kucağına kıvrılan çocuklar acımasızca yok edildiler. Filistin'de çocukların kadınların hatta engellilerin katledilmesine dünyanın dikkatini çekmeye çalışanları susturmak için birtakım yaftaların kullanıldığını da ibretle izliyoruz. Irak'ta Suriye'de işlenen cinayetlere Mısır'da demokrasinin katledilmesine itiraz edenler birtakım haksız ve asılsız ithamlara maruz kalıyor anında teröre destek vermekle itham ediliyorlar. Basın özgürlüğü yok diye bazı ülkeleri kıyasıya eleştirenlerin Filistin'de öldürülen 16 gazeteciyi görmezden gelmesi, medya mensuplarına yapılan baskıyı duymazdan gelmesi küresel vicdanın dikkatlerinden kaçmıyor. Çok açık söylüyorum. Çocukların öldürülmesine masum kadınların alçakça katledilmesine halkın oylarıyla gelmiş iktidarların silah ve tanklarla darbe yoluyla devrilmesine seyirci kalanlar, tepkisiz kalanlar bu insanlık suçuna alenen ortak olmaktadır. Modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart, çok geniş halk yığınları nezninde ciddi güvensizlik oluşturmaktadır. Şu an çatısı altında bulunduğumuz BM'lere ve uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu adalet duygusunu zedelemekte milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur. Mazlumlara yönelik çifte standart çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır"
BU İŞ LAF ZAMANI OLMAKTAN GEÇMİŞTİR, ARTIK İCRAATA İHTİYACIMIZ VAR
Filistin'de 2 devletli çözümün derhal hayata geçirilmesini savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BM'den ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler çaresizlik ve umutsuzluk içinde terörün tuzağına düşüyorlar. Irak'ta yaşanan sorunlar Iraklılar için adeta bir yıkıma dönüşmüştür. Son dönemde sorun Irak'ın dışına taşmış ve Irak maalesef terör örgütlerinin hareket alanı haline gelmiştir. Irak'ta yaşanan kriz ülkem Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerini doğrudan etkilemektedir. Yeni kurulan hükümetle Irak'ın yeni bir başlangıç yapacağına olan umudumuzu muhafaza ediyoruz. Barış huzur ve istikrar için Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecektir. Suriye meselesi de aynı şekilde sınırları aşmaya başlamıştır. Filistin'de yarım asırdır devam eden sorun, zaten bölgedeki birçok meselenin temel kaynağıdır. Filistin'de 2 devletli çözümün derhal hayata geçirilmesi Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması ve İsrail'in yanında bağımsız ve sürdürülebilir bir Filistin Devleti'nin kurulması; siyasi, insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Bu kürsüde Filistin-İsrail olmak üzere iki devletli çözüm konuşuluyor ama konuşmak yetmez. Artık icraata ihtiyacımız var. Artık icra zamanıdır. Laf zamanı olmaktan bu iş geçmiştir. Bir günde yüzlerce binlerce insanın öldürüldüğü bir ortamda hala biz bunu konuşuyor olmakla gerçekten BM'deki sorumluluk duygumuzun nerelere vardığını göstermesi bakımından da tekrar soru işaretleri arka arkaya gelmiştir. Daha fazla mazlum insan masum insan hayatını kaybetmeden küresel vicdan daha fazla yaralanmadan BM sorunlara ağırlığını koymalıdır" ifadelerini kullandı.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NİYE VAR, DİYE MERAK EDİYORUM
Konuşmasında Filistin'de yaşanan olaylarda hayatını kaybeden insan sayısını vurgulayan Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in bu duruma sessiz kaldığını belirterek "Altını çizerek ifade etmek isterim. Dünya beşten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daim üyesi 5 ülkenin dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde BM'yi etkisiz hale getirmesi küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tüm alınan kararlar bakıyorsunuz bir ülkenin iki dudağı arasındadır. Eğer hayır derse hayır. Evet derse o zaman icraata geçilebiliyor. Filistin'de yaşanan birkaç ay içinde 2 binden fazla masum insan katledilirken BM beklenen çözümü üretememiştir. Suriye'de 4 yıldır 200 binden fazla kişi katledilirken 9 milyona yakın insan yer değiştirirken BM yine etkili çözümler sunamamıştır. Ben şunu da garipsiyorum. 2 bin kişi ölüyor, kimyasal silahlarla. Kimyasal silahlarla 2 bin kişi ölürken konvansiyonel silahlarla 200 bin kişi ölüyor. 2 bin kişinin kimyasal silahlarla ölmesini suç telakki eden zihniyet konvansiyonel silahlarla 200 bin kişinin öldüğü yapıyı anlayışı suç telakki etmiyor. Bu nasıl bir zihniyettir? Önce bunu çözüme kavuşturmamız lazım. Neticesi ölüm olan insanın ölümüne canlıların ölümüne neden olan her türlü silahın kullanılması suçtur. Mısır'da halkın oyları ile seçilmiş cumhurbaşkanı darbe ile indirilirken verdikleri oyların hesabı sorulmak istenen binlerce masum katledilirken BM de demokratik ülkeler de bunu sadece izliyor. Bu darbeyi yapan kişi meşrulaştırılıyor. Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Yok demokrasi değil de darbe ile gelenleri savunacaksak o zaman bu BM niye var diye merak ediyorum. Şu anda da Irak'ta yaşanan kontrolsüzlük, terör ve göç dalgaları karşısında BM etkin bir tavır ortaya koyamıyor. Bu suskunluk, çaresizlik ve tepkisizlik durumunun daha fazla devam edemeyeceği açıktır. Küresel ve bölgesel sorunlara çözüm konusunda daha hızlı ve etkili karar alma mekanizmaları kurulmalı. BM doğruyu savunma konusunda çok daha cesur olmalıdır" diye konuştu.
1.5 MİLYON MÜLTECİ TOPRAKLARIMIZDA
“Suriye’yi terk etmek zorunda kalan 1,5 milyon kişiyi topraklarımızda ve çok büyük oranda kendi imkanlarımızla barındırıyoruz. Peki dünyadan size ciddi bir destek geliyor mu? Maalesef hayır. Suriyeli mülteciler için kullandığımız kaynak bugün 3,5 milyar doları aşmış durumdadır. 2,5 milyon mülteci de diğer bölge ülkelerinde var. Buna mukabil şimdi soruyorum, zengin ve güçlü Avrupa ülkeleri sadece 130 bin Suriyeliyi kabul etmiş durumda. Suriye krizi giderek bölgesel ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Buna ilgisiz kalınması artık mümkün değildir. 500 yıl önce Avrupa’dan kovulan Musevilere sahip çıktığımız gibi bugün de dinlerine, mezheplerine, ırklarına bakmadan herkese yardım eli uzatıyoruz. Türkiye, milli gelirinin binde 21’ini insani yardımlara ayırarak dünyanın en cömert ülkesi oldu. Türkiye teröre destek veren, göz yuman bir ülke değil, bilakis terörle mücadele eden bir ülkedir. Zira 30 yıldır terörden çok çekmiş bir ülkeyiz. Şahsım antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu ilan eden dünyada istisna siyasilerdendir ama aynı şekilde islam ile terörün bir arada anılmasının da insanlık suçu sayılması gerekmektedir. Bu idealler çerçevesinde her ülkeyle yolumuz ortaktır ve işbirliği yaparız. Esasen insanlığın bugün arzuladığı da budur.
Konuşmasının sonunda Erdoğan, 2015’te Türkiye’nin Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için destek beklediğini belirtti.